Yaz mevsiminden sonbahara geçildi, viral enfeksiyonlar arttı. Soğuk algınlığı, karın ağrısı, ishal, bulantı, kusma ya da boğaz ağrısı gibi klinik bulgularla seyreden virüslerin neden olduğu hastalıklar yüzünden sağlık kuruluşlarının yolunu tutanların sayısında artış gözleniyor. Bu noktada akıllara gelen ilk soru ise “Yeni bir salgın hastalık mı var?” oluyor.
Sağlık Bilimleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi HamidiyeTıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, öncelikle bariz bir artışın olmadığını vurgulayarak, “Mevsimsel olarak yer yer bu hastalıklar görülebiliyor. Sadece bu yıla mahsus değil” diyor.
Isı farkı hasta ediyor
Hastalıkların özellikle sonbahar aylarında ortaya çıkması elbette tesadüf değil. Prof. Dr. Dökmetaş, bunu şöyle açıklıyor:
“Gece-gündüz arasındaki ısı farkının arttığı durumlarda veya gün içerisinde, hafta içerisinde ısıların yükselip düştüğü dönemlerde birçok hastalık görülebilir. Özellikle soğuk algınlığı, grip ve benzeri durumlar mevsimsel geçiş dönemlerinde başlar. Isı farkının olduğu dönemlerde de artar. İki gün önce 35-36 derece sıcaklıklar varken şimdi 25-26 dereceye düştü.”
Eğitim döneminin başlaması hastalıkların bulaşma katsayısını artıran önemli bir etken oldu.
“Paniğe yol açabilecek bir durum söz konusu değil”
Bu hastalıklar özellikle çocuklarda ve gençlerde daha fazla görülüyor. Ancak yetişkinlerde de rahatsızlıklarla karşılaşıldığını ifade eden Prof. Dr. Dökmetaş, “Salgın aşamasına geçen veya paniğe yol açabilecek bir durum söz konusu değil. Örneğin bizim hastanemizde ve polikliniğimizde çok bariz bir artış yok. Ancak çevremizden veya diğer polikliniklerimizden, acillerden benzer semptomlarla gelen hastalar olduğunu biliyoruz” diye konuşuyor.
Peki bu tür rahatsızlıklar yaşayanların ne yapması gerekiyor? Prof. Dr. Dökmetaş’ın ilk tavsiyesi istirahat edilmesi ve beslenmeye dikkat edilmesi yönünde. Hastaların kendini izole etmesi, işe gidecekse de mutlaka maske takması, ellerini iyi yıkaması ve diğer insanlardan mümkün olduğu kadar uzakta durmasını da öneriyor.
Hastaların herhangi bir ağrı kesici, ateş düşürücü, antibiyotik veya vitamin almalarına kesinlikle gerek olmadığının söyleyen Prof. Dr. Dökmetaş, bu konuda bir parantez açıyor:
“Yaşlılar, şeker, siroz, böbrek hastalığı olanlar, kanser hastaları, AIDS tedavisi görenler gibi vücut savunma sistemi zayıf olanlar biraz daha fazla duyarlı olabilirler. Risk grubundaki bu kişiler grip aşısını yaptırmalı.”
Hangi durumda hastanelere gidilmeli?
Merak edilen bir başka konu ise hastaların hangi aşamada sağlık kuruluşuna başvurması gerektiği… Prof. Dr. Dökmetaş bu soruya halk arasında sıkça kullanılan bir sözle açıklık getiriyor:
“Nezle veya soğuk algınlığına uğrayan kişiler, doktora giderse bir haftada, gitmezse yedi günde iyileşir denir. Halk arasındaki söylemdir. Soğuk algınlığı ve benzeri basit viral enfeksiyonlar birkaç gün içerisinde geçer. Başlangıçta hafif bir ateş, halsizlik, iştahsızlık vardır. Bulantı ve karın ağrısı olabilir. Bunlardan dolayı panik olmaya gerek yok. Annelerimizin, ninelerimizin yaptığı nane, limon ve benzeri şeylerle geçiştirilebilir. Hafif ateş varsa, hasta tolere edemiyorsa biraz ateş düşürücü benzeri şeyler alınabilir.”
Ancak her viral enfeksiyon geçiren kendiliğinden iyileşemeyebiliyor. Bazı durumlarda mutlaka bir hekime başvurmak gerekiyor. Şikayetlerin ağırlaştığı bu süreci ve izlenmesi gereken yolu Prof. Dr. Dökmetaş şöyle anlatıyor:
“Ateş 39-40 derecelere çıkıyorsa, ateşle birlikte üşüme, titreme varsa, bulantı kusma fazla oluyorsa, bunun yanında boğaz ağrısı, öksürük, balgam veya şuur durumunda değişiklikler söz konusuysa hemen bir hekime başvurmak gerekir. Laboratuvar incelemeleri ve fizik muayeneleri sonucunda tanı konularak uygun tedaviye başlanır.”