Genel

“İsveç Ve Finlandiya’nın NATO’ya Katılım Sürecinde Çok Agresif Bir İletişim Kampanyası Sürdürdük”

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım sürecinde ülkemizin tezlerini uluslararası kamuoyuna daha iyi anlatmak için çok agresif bir iletişim kampanyası sürdürdük” dedi.

Abone Ol

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 13. Büyükelçiler Konferansı’na katıldı. Altun, burada yaptığı konuşmasında, iletişimin uluslararası sistemde meydana gelen dönüşümün başat unsurlarından biri haline geldiğini belirterek, “Uluslararası sistemde yaşanan dönüşüm, beraberinde iletişim temelli bir mücadeleyi de ortaya çıkarmış durumda. Bunu hepimiz bütün faaliyetlerimizde görüyoruz, yaşıyoruz. Artık enformasyon (haberleşme) savaşları çok hızlı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Enformasyon savaşları giderek dezenformasyon (bilgi çarpıtma) savaşlarına dönüşmekte. Dezenformasyon savaşlarının eşliğinde uluslararası alanda çatışmalar ve savaşlar sürmekte. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş aslında bize ne denli yoğun bir dezenformasyon savaşının da uluslararası alanı tahakküm altına alabileceğini gösterdi. Bu noktada Türkiye, dezenformasyon sürecinden en fazla etkilenen, sistematik dezenformasyon kampanyalarına en fazla maruz kalan ülke konumunda” dedi.


Türkiye’nin düzen kurucu ülke konumunda olduğunu dile getiren İletişim Başkanı Altun, “Giderek etkinliğini artıran, bölgesel ve küresel bir güç konumunda. Bu nedenle bu yeni dönemde küresel ve bölgesel krizlere çözüm üretmek üzere Türkiye, diplomatik, siyasi, insani, askeri ve ekonomik anlamda olağanüstü bir çaba içerisinde. Bütün bunlar Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizi etkin ve itibarlı bir istikrarlaştırıcı bölgesel güce dönüştürmüş durumda” diye konuştu.


Türkiye İletişim Modeli ile Türkiye’nin çıkarlarını en yüksek seviyeye getirmeye çalıştıklarını aktaran Altun, “Türkiye İletişim Modeli, etkili ve yüksek profilli bir modeldir. Türkiye’nin tezlerinin ve beklentilerinin dünya kamuoyuna etkili bir şekilde anlatılmasını hedefliyoruz. Savunmacı değil proaktif, ön alıcı ve kurucu bir modelden bahsediyoruz. Bu model içerisinde asla ve asla dezenformatif ve yanıltıcı olmamaya gayret ediyoruz. Ne olursa olsun dezenformasyona karşı dezenformasyonla mücadele yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Hakikatin esas olduğunu, hakikat temelli bir iletişim mücadelesinin gün sonunda kazanacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

“İSVEÇ VE FİNLANDİYA’NIN NATO’YA KATILIM SÜRECİNDE ÜLKEMİZİN TEZLERİNİ ULUSLARARASI KAMUOYUNA DAHA İYİ ANLATMAK İÇİN ÇOK AGRESİF BİR İLETİŞİM KAMPANYASI SÜRDÜRDÜK”


Altun, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım sürecindeki görevlerine ilişkin şunları söyledi:
“İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım sürecinde ülkemizin tezlerini uluslararası kamuoyuna daha iyi anlatmak için çok agresif bir iletişim kampanyası sürdürdük. Çok yoğun bir şekilde haftada birkaç gün İsveç ve Finlandiya medyasında çok yoğun şekilde içerikler ürettik. İsveç ve Finlandiya medyasını çok yoğun bir şekilde bilgilendirdik.”

“TÜRKİYE’NİN ENFORMASYON KAYNAĞI OLMASINI İSTİYORUZ”
Altun, Türkiye’nin bölgesinde yaşanan krizlerle ilgili uluslararası alanda oluşan enformasyon ve dezenformasyon operasyonlarına karşı etkin mücadele verdiklerini savunarak, “Türkiye’nin enformasyon kaynağı olmasını istiyoruz. Kamu diplomasinin imkan ve kabiliyetlerini kullanarak iletişim ve enformasyon alanında Türkiye’yi etkin güçlerden birisi haline getirmek istiyoruz. Bu noktada bölgede ve dünyada enformasyon merkez üssü olmak istiyoruz. Bu doğrultuda yürüttüğümüz birçok çalışma söz konusu oldu. Uluslararası medyayı doğrudan Türkiye’den, İstanbul’dan ve Ankara’dan bilgilendirmenin kritik meselelerde yararını gördük” dedi.

“SOSYAL MEDYA KONUSUNDA ÖNGÖRDÜĞÜMÜZDEN DE YOĞUN BİR FAALİYET YÜRÜTMEK ZORUNDA KALIYORUZ”
Altun, sosyal medyayı ele alarak şunları kaydetti:
“Sosyal medyadaki dış müdahalelerin engellenmesi bağlamında şunu net olarak vurgulamamız lazım: Biz bu noktada öngördüğümüzden de yoğun bir faaliyet yürütmek zorunda kalıyoruz. Çünkü sosyal medya üzerinden yürütülen operasyonlarla birçok ülkenin iç siyaseti istikrarsızlaştırılmaya ve demokrasisi hedef alınmaya çalışılıyor. Bu noktada bizim de benzer bir süreçle karşı karşıya olduğumuzu net olarak ifade etmek istiyorum.”