Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından büyük bir yıkım yaşandı. Asrın felaketinde hala ölü ya da sağ ulaşılamayan, kayıp durumunda olan kişiler var. Peki bu süreçte onların hukuki durumu ne olacak? Yakınları nasıl bir yol izleyecek?
Depremde kaybolan kişilerin hukuki durumu ne? Ölüm karinesi ve gaiplik durumu hukuken ne anlama geliyor?
Bir şahsın kişiliği ölümle sona erer. Ancak bazen ortada ceset olmasa da bir kişinin ölmüş olduğundan şüpheleniriz. Eğer bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunmamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır. Buna hukukumuzda ‘ölüm karinesi’ diyoruz. Bazen de kişinin ölümüne kesin gözle bakabileceğimiz kadar yüksek bir ihtimal söz konusu değildir; ancak, kişi ölüm tehlikesi içinde kaybolduğundan kuvvetle muhtemel ölmüş olduğunu düşünürüz. Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir. Kişinin gaipliğine karar verilebilmesi için ölüm karinesine nazaran daha meşakkatli bir yol izlenecektir. Ancak ölüm karinesi yalnızca kişinin ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlarda uygulama alanı bulacağından, bu karinenin uygulama alanı bulması daha zordur. Depremden sonra kendisinden haber alınamayan kişilerin tamamı hakkında ölüm karinesinin uygulama alanı bulacağına dair bir ifade sarf etmek isabetsiz olur.
Yakını kayıp durumundaki depremzedeler hukuken nasıl bir yol izlemeli?
Eğer kayıp kişinin ölümüne kesin gözüyle bakılıyorsa, o yerin en büyük mülki amirinin (illerde vali, ilçelerde kaymakam) emriyle kütüğe ölü kaydı düşülür. Bu işlemin yapılması için ölüm karinesi bulunan kişinin alt veya üst soyundan bir kişinin ya da kardeşlerinin, bunlar yoksa mirasçılarının dilekçe ile başvurarak olayı belgelendirmeleri ya da yetkili makamların durumu resmi bir yazı ile nüfus müdürlüğüne bildirmeleri gerekir. Örneğin ölüm karinesi bulunan kişinin annesi, babası, büyük annesi, büyük babası, çocuğu, torunu, kardeşi bu başvuruda bulunabilir. Ölüm karinesi bulunan kişinin alt-üst soy veya kardeşi yoksa mirasçısı olarak eşi de bu başvuruda bulunabilir.
Başvurucu, dilekçesine, ölüm karinesini destekleyen ilgili kurumlardan aldığı resmi belgeleri ve diğer delilleri eklemelidir. Örneğin kayıp kişinin depremde yıkılan binada olduğunu gösteren deliller; kayıp kişinin hiçbir hastanede kaydının olmaması; ölüm tehlikesinden itibaren telefon hattını, banka hesaplarını hiç kullanmamış olması gibi. Zira dediğimiz gibi, depremden sonra kendisinden haber alınamayan kişilerin tamamı için ölüm karinesi söz konusu olmayacaktır. Nüfus müdürlüğü gerekli görürse ayrıca soruşturma da yaptırabilir. Dilekçeye ekli belgeler ve -yapılmışsa- soruşturma sonucunda kişinin ölmüş olduğuna kesin gözüyle bakılırsa mülki idare amirinin emri ile ölüm kaydı düşülür. Mülki idare amiri, ölüm kaydının tescilini uygun bulmazsa istek reddedilir. Mülki idare amirine başvurmuş kişi, bu ret kararından sonra mahkemeye başvurarak kaybolan kimsenin ölü veya sağ olduğunun hakim tarafından hükme bağlanmasını isteyebilir. Eğer ölüm karinesine ilişkin başvuru yapılmamış yahut yapılmış ama kabul edilmemişse, bu halde mahkemeden kişinin gaipliğine karar verilmesi istenebilir.
Depremde eşi kaybolan kişilerin evlilik müessesesi ne oluyor?
Ölüm karinesi ölümle aynı sonuçları doğurduğundan, ölüm kaydının düşülmesi ile kişinin evliliği de kendiliğinden sona erer. Sağ kalan eşin evliliği sona erdirmek için bir başvuruda bulunmasına gerek yoktur. Ancak gaiplik kararı verilmesi halinde durum farklıdır. Gaibin sağ kalan eşi, evliliğin sona erdirilmesini istiyorsa, evliliğin feshi için mahkemeye başvurmalıdır. Sağ kalan eş gaiplik kararı için başvurduğunda aynı zamanda evliliğin feshini de isteyebilir. Aynı davada evliliğin feshi istenmemişse, sağ kalan eş daha sonra ayrı bir dava açarak da evliliğin feshini isteyebilir.
Eğer sağ kalan eş, evliliğini feshettirmemeyi tercih ederse, bu onun gaibe mirasçı olmasına engel olmaz. Yani sağ kalan eş hem evlilik birliğini devam ettirip hem de gaip eşinin mirasından kendisine düşeni alabilir.
Bu arada evlilik ister feshedilmiş ister devam ettirilmiş olsun, ölüm tehlikesinden itibaren 300 gün içinde doğan çocuk evlilik birliği içinde doğmuş olur. Yani sağ kalan kadının ölüm tehlikesinden itibaren 300 gün içinde doğum yapması halinde, doğacak çocuk ile gaip baba arasında soy bağı mevcut olacaktır.