KAHRAMANMARAŞ

Büyük depremin üzerinden 10 ay geçti

6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden yaklaşık 10 ay geçti. Bölgede yeniden yaşam inşa etmeye çalışan binlerce kişi kentlerini ayakta tutmaya, acılarını dayanışmayla azaltmaya çalışıyor.

Abone Ol

Dayanışmaya en çok ihtiyaç duyan bir kesim de emeğini çadır alanlarına taşıyan kadınlar ve kardeşlerinin bakım yükünü sırtlanan kız çocukları. Deprem Bölgesi Kadın Çalışmaları Gönüllüsü Gülfer Kırbaş, BursaMuhalif‘ten Nur Derya’ya bölgedeki deneyimlerini anlattı.

Bir yandan yaşam alanları yeniden inşa ediliyor, diğer taraftan birtakım sorunlar halının altına süpürülüyor. Kadınlar ve kız çocuklarının yaşadığı sorunlar da çok az görülüyor ya da hiç konuşulmuyor.

İnsani yardım yapan ekiplerden olmadıklarını ama psikososyal destek için depremin üçüncü haftasından itibaren bölgede yer aldıklarını belirten Gülfer Kırbaş, kadınların ihtiyaçlarının görünmediğini söyledi. Kırbaş, bölge sorumlularının erkekler olduğunu, bu sebeple kadınların yaşadığı sorunların yeterince anlatılamadığını aktardı: “Bölgenin sorumluları erkekler olunca ‘neye ihtiyaç var’ diye sorduğumuzda, en temel hijyen malzemelerine dahi erişilemezken ‘hiçbir şeye ihtiyaç olmadığı’ yönünde cevaplar alıyoruz.”

Kırbaş, kadınların ve kız çocukların güvenli tuvalet, ped, tampon ve temiz suya erişim sorunu yaşadıklarını, doğum kontrol yöntemlerine de kadınların uzun süre erişemediklerini dile getirdi.

“İç çamaşırı dağıtımı var ama tek beden”

Kırbaş, sivil toplum kuruluşlarının ve kadın gönüllülerin desteğiyle aslında pek çok şeyin sürdürülebilir durumda olduğunu söyledi. Deprem bölgesinde iç çamaşırının dağıtıldığını fakat bunların tek beden ve standart olduğunu söyleyen Kırbaş, soruna çözüm bulduklarını aktardı.

Deprem bölgesinde mevsimsel sorunların da gün yüzüne çıktığını anlatan Kırbaş, şöyle devam etti:

“Kimsenin gündemine girmedi, aniden nisan ayında çok sıcaklar başladığında erkekler çalışmak amaçlı barınma alanlarından çıkarken kadınlar ve çocuklar bu alanlardaydı ve çadırların içi de dışarısı da yaşanabilir değildi. Kadınlar küçük bir gölgelik alan bulamıyordu. Aslında kadınların bir araya geleceği güvenli alanların olmaması, sorunlarını konuşabileceği ya da iyileşebileceği alanların olmaması, bu alanlarda da gölgelik olmaması gibi temel sorunlar vardı.”

Kamu kurumları: “Kadına şiddetin arttığına dair bir veri görmedik”

Gülfer Kırbaş, deprem bölgesinde kadınların şiddetle karşı karşıya kalıp kalmadığını, mekanizmaların çalışıp çalışmadığını gözlemlemeye çalıştıklarını ancak bu konu hakkında yeterli veri paylaşılmadığını vurguladı:

“‘Kaç kişi tek kaldı’, ‘kimler neye erişebiliyor’ gibi konularda yeterli veriye ulaşamıyoruz. Aslında herkes kendi çalışma alanında, yetebildiği kadar kadına destek oluyor. Bu anlamda koruma çalışmaları yürütülüyor, psikolojik destek de psikososyal destek de veriliyor. Ne yazık ki yeterli değil.”

Kırbaş, koordinasyon toplantılarında bazı kamu kurumlarının “Önemli bir oranda kadına şiddetin arttığına dair bir veri görmedik” dediklerini söyledi. Kadınların güvenli bir alana ya da psikoloğa erişemediğini vurgulayan Kırbaş, “Konteyner alanlarında, yaşam alanlarında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın çalışma alanları var ama ne yazık ki orada da inisiyatife bağlı olarak aktif çalışmaların mümkün olduğunu görüyoruz. O yüzden şiddetin görünür olması bile henüz çok mümkün değil” dedi.

“Kadınların ve kız çocuklarının mahrem alanları yok”

Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta çoğu kişinin konteynere yerleştiğini ancak Hatay’da hâlâ çadırda kalan çok fazla insan olduğunu gözlemleyen Kırbaş, barınma sorununun temel hijyen sorunlarına da yol açtığını söyledi. Kırbaş, jinekoloğa ulaşmanın ciddi bir sorun olduğunu, Adıyaman’da sadece bir-iki jinekolog bulunduğunu aktardı:

“Birinci basamak sağlık hizmetlerine de erişemiyor kadınlar. Mahallelerde olan aile sağlık hizmetleri ne yazık ki şu anda yürümüyor. Bununla birlikte kadınların hastane erişimleri de zor, ulaşım da henüz aktif değil. Konteyner alanları şehir merkezlerine çok uzak olabiliyor ve ek ulaşım destekleri gerekiyor. Bununla birlikte zaten bakım yükleri de çok fazla olduğu için kendilerini önceleyip aslında bu sorunlara dair bir arayışa girmeleri de çok söz konusu değil. Çoğunlukla 20 metrekarelik konteyner alanlarında, tabii konteynere geçmişlerse, çadırda da kalanlar var, kalabalık aileler olarak yaşıyorlar. Hem kadınların hem de çocukların mahrem alanları yok ya da çok sınırlı. Böyle bir sıkışmışlık durumunda bir yandan yemek, temizlik yapmak, bir yandan hareket alanında kendine dinlenecek bir alan yaratmaya kadar birçok ihtiyaç var.”

“Deprem bölgesinde kaç çocuğun eğitime devam ettiğini bilemiyoruz“

Deprem bölgesindeki öğrencilerin eğitim probleminin devam ettiğini belirten Kırbaş, bu konuda veri eksikliğinin olduğunu, kaç çocuğun okula devam ettiğini bilemediklerini söyledi:

“Geçen dönem okullar çok sağlıklı devam etmedi. Açıldı, ama ‘kim gitti, kim gitmedi, ders oluyor mu, olmuyor mu’ bilinemedi. Herkes şunu bekliyordu, ‘Tekrar okullar açılsın, o zaman anlayacağız çocuklar okula devam ediyor mu, edemiyor mu?’ Şimdi okullar başladı ama henüz bununla ilgili bir veri açıklanmadı. Çünkü kız çocukları okula yazıldıysa bile, ne kadarı düzenli devam edebiliyor, derslerine nasıl hazırlanabiliyor, çalışma alanı var mı bilemiyoruz.”

Dayanışmanın sürdürülebilirliği için desteğe ihtiyaç var

Gülfer Kırbaş birçok kadının ilk defa bir psikologla karşılaşmasının ardından kadınların “Daha önce kendime dair hiçbir şey düşünmemiştim, kendim için hiçbir şey hayal etmemiş ve planlamamıştım. Şimdi anlıyorum bunu” dediğini aktardı:

“Kadınlar için deprem öncesi ve sonrası diye tarif edilebilir dönüşümler görüyoruz. Bu dediğim herkes için geçerli olmasa da pek çok kadının birçok imkana erişme şansı da ortaya çıktı. Kadınlar olduğu için de yaşam biraz daha güçlü devam ediyor. Çünkü kadınlar yaşama yollarını, çevresini hayatta tutmanın yollarını buluyorlar.”