Tarihi Ceyhan Taş Köprü, 2025'te turizme kazandırılacak. Tarihi Ceyhan Taş Köprü, 2025'te turizme kazandırılacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, A Haber, ATV, A Para ve A News'in "Gündem Özel" ortak canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kur korumalı Türk lirası (TL) vadeli mevduat hesabının açıklanmasının ardından TL'nin yaklaşık yüzde 50 değer kazandığının hatırlatılması ve "Böyle bir gelişmeyi öngörüyor muydunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, bu gelişmenin vatandaşların Türk lirasına güvendiğini gösterdiğini, Trabzonlu bir vatandaşın bu konuda, "Ya kaybettim ama Türk lirası değer kazansın yeter bana" dediğini, bunun güzel bir gösterge olduğunu söyledi. Türk lirasının gücünü, ekonomik altyapıdan, üretim kapasitesinden ve finansal sektörün sağlamlığından aldığına işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu: "Türkiye'de şu anda ana muhalefet ve yavruları, Türk lirasını bir kenara koyup daha çok dolara, euroya, buralara endekslenmek istiyorlar. Bunun üzerinden hatta asgari ücrete varıncaya kadar doları baz alarak bunun değerlendirilmesinin gerektiğini filan söylüyorlar. Bu tabii aslında çok çok ciddi bir yanlış. Hele hele yani Merkez Bankası'nda başkanlık yapmış bir insanın kalkıp o da yani dövize 'Buradan taviz vermeyin, Türk lirası yine kayba gidecektir.' filan demesi çok daha çirkin, hiç de yakışmıyor. Tabii daha sonra geri vitese taktı, geri adım atmaya kalktı ama bunu artık bu millet yutmaz."

"Amacımız, Türk lirasının değerine itibar katmaktır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemlerde yurt içi ve yurt dışında, kurlarda, 2008'de de benzeri olan ve tasarruf sahiplerinin güvenini bozmaya yönelik rasyonel olmayan hareketlenmelerin meydana geldiğine işaret ederek, "Tabii açıkladığımız Türk lirası varlıkları güçlendirici paketle biz bu algıyı bozmuş olduk. Vatandaşımız da teveccüh göstererek hızlı bir şekilde Türk lirasına geçişin, o sabah bütün olduğu gibi kapılara dizilmeleri ve buralarda özellikle Türk lirasını oraya getirip, oradan dövizleri bozarak Türk lirasını almaları, bunlar da tabii vatandaşımızın kendi milli ve yerli olarak parasına olan güveninin en güzel göstergesiydi. Programın açıklanmasından beri Türk lirası mevduatlar bugün saat 15.00 itibarıyla 23,8 milyar liranın üzerinde arttı ve ivmelenerek artmaya da devam ediyor." değerlendirmesinde bulundu. Bugün ekonomi yazarları ve akademisyenleriyle Dolmabahçe'de bir toplantı yaptığını anımsatarak, bu konuları toplantıda ele aldıklarını aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Amacımız, yatırımcı, sanayici, tasarruf sahibi vatandaşlarımız için kur oynaklığını azaltmak, Türk lirasını değerli hale getirmek, yine Türk lirasının değerine itibar katmaktır. Çünkü kur düzeyi, serbest piyasa işleyişi içerisinde olması gereken seviyeye kendisi zaten gelecektir. Benim her zaman bir ifadem var, 'Para yatağında akar', buna dikkat etmemiz lazım. Ve bu yatağını da şimdi buluyor, buldu, daha iyi olacak, acele etmiyoruz. Bir ara biliyorsunuz 10'un da altına düştü, şu anda 11 civarında zannediyorum. Bu istikrarlı şekilde gerek Maliye, Hazine gerekse Merkez Bankamızın dayanışmasıyla ve bizlerin de katkılarıyla, bütün istişare kurullarımızla bunu yerli yerine oturtacağız. Şöyle sabırla yola devam etmekte fayda var."

"Vatandaşın kaybı olmayacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefet partilerinin, kur korumalı TL vadeli mevduat hesabı sisteminin sürdürülebilirliğiyle ilgili endişelerinin ve "Bu sistem Hazine'ye çok büyük yük getirecek" yönündeki eleştirilerinin sorulması üzerine, şunları söyledi: "Bu ana muhalefetin, yavrularının, bunların bugüne kadar gerçekçi bir yaklaşımları hiç oldu mu? Olmadı, bundan sonra da olmaz. Bunu bir defa böyle bilecek, böyle inanacaksınız. Birçok bu ara yalanlar, dolanlar filan falan aldı başını gidiyor. İşte Bay Kemal, her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da yalanlarına, halkımızı aldatmaya devam ediyor. Çünkü ekonomiden hiç anlamaz. Ülkemizde tasarruf kompozisyonunun makro ekonomik politikalarla uyumlu olması için Türk lirası finansal enstrümanların özendirilmesi önem arz ediyor. Geliştirilen bu araçla hem kısa vadede vatandaşımızın kur oynaklığından kaynaklı mağduriyetini gideriyor. Dikkat edin bu çok önemli. Yani vatandaş şu anda iki garantiye sahip. Bir, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, iki Hazine. Yani vatandaşın kaybı olmayacak. Özellikle de buradaki mağduriyet ortadan kalkmak suretiyle 3, 6, 9, belirlenen tarihlerde neyse döviz kuru ve burada bunun üzerinden parasını bozduracağı zaman karşılığını aynen alacak. Dolayısıyla yani biz burada Türk lirası mevduat vadesinin de uzatılmasına katkı sağlıyoruz. Vatandaş da burada 'Benim burada mağduriyetim yok, zaten devletim benim arkamda...' Türk lirası enstrümanlara olan talebi artırarak, finansal piyasaların daha etkin işlemesini de sağlamış oluyoruz." Sisteme ilişkin 'Vadeden önce para çekilebilir mi?" şeklinde soru geldiğini aktaran Erdoğan, "Evet çekilebilir, bir manisi yok. Daha önceden de belirlendiği şekliyle hesap, vadesiz hesaba dönüşecek. Sen de alman gereken paranı rahatlıkla alacaksın. Ama bir şeye güveneceksin, benim artık kaybım olmayacak." dedi. Erdoğan, tasarruf kompozisyonunun Türk lirası lehinde gerçekleşeceğini belirterek, "Uygulanan ekonomik program, piyasalarda özellikle bu güveni artıracak. Döviz kurunun istikrara kavuşmasını sağlayacak. Özellikle kur stabil hale gelmiş olacak. Yani kurun stabilizasyonu burada önem arz ediyor. Bu adımın uzun vadede bütçeye yük olmak yerine olumlu katkı sağlamasını da öngörüyoruz ve bu attığımız adımla bu da sağlanmış olacak." ifadelerini kullandı.

"Paramız kurdaki bu oynaklıklara esir olmayacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik ve finansal istikrarın sağlanması, toplumsal refahın artırılması, kamusal hizmetlerin etkin bir şekilde sunulmasının hükümetlerin görevi olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Biz de bu amaçla tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kamusal, finansal, mali birçok aracı nasıl dünyada kullanılıyorsa biz de kullanıyoruz ve kullanacağız. Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarına kur koruması sağlanması da dönemin şartları gözetilerek oluşturulmuş önemli bir araç. Diyoruz ya, bunu stabil hale getirmiş olacağız. Bu araç özellikle vatandaşı rahatlatacak. 'Ben bu araca giderken bir defa kaybım olmayacak.' diyecek. Bu araç sayesinde de kurdaki oynaklığın kontrol altına alınmasına katkı sağlanıyor ve sonuçları itibarıyla toplumun tüm kesimleriyle finansal ve ekonomik sisteme fayda sağlamış oluyoruz. İlaveten bu uygulamadan isteyen her vatandaşımız faydalanacak, belli bir kesim diye bir şey yok. İstikrarın sağlanması adına yeni geliştirilen bu aracın Anayasa'ya aykırılık teşkil etmesi söz konusu değil. Aksine, yürütmenin fonksiyonlarının doğal bir gereğidir. Biz bunu böylece gerçekleştirmiş oluyoruz. Daha önce, geçmişte de uygulanmış olan bu adımı, şimdi biz yeniden uygulamak suretiyle çok kısa bir zamanda nasıl bu işi stabil hale getirdiysek, bundan sonraki süreçte de bu stabil olarak inşallah yürümüş olacak ve bizim paramız kurdaki bu oynaklıklara esir olmayacak. Stabil bir kur olayı gerçekleşmiş olacak."

"Fiyat artışlarıyla insanımızın huzurunu kaçıranlara müsaade etmeyeceğiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kur korumalı TL mevduat hesabı, dolarizasyondan Türkiye'yi kurtarmak için önemli adımlardan oldu. 23,8 milyar dediniz. Acaba ne kadarlık bir beklentiniz var rakam konusunda bundan sonraki dönemde?" sorusu üzerine, bunun matematik bir olay olmadığını söyledi. Kurdaki stabilizasyonun inşallah çok kısa bir sürede gerçekleşeceğini vurgulayan Erdoğan, "Burada bir şeyi şimdiden söyleyeyim. Merkez Bankamız aceleci hareket etmeyecek. Kademeli bir şekilde burada tekrar geldiği yere doğru inşallah dönecek ve Türk lirası da orada kendi asli gücünü, dere yatağında akar dedim ya, burada da TL yerini tam manasıyla bulacak. Bu bir hafta mı sürer, 10 gün mü sürer ama biz buradaki adımlarımızı gerek Hazine gerek Merkez Bankası olarak bununla atıyoruz ki herhangi bir oynaklığa neden olmadan neticeyi alalım." diye konuştu. Erdoğan, doların düşmesinin ardından bazı marketlerdeki gıda fiyatlarının tüketicinin arzu ettiği seviyeye düşmediği belirtilerek, bu konuyla ilgili neler yapılacağı şeklindeki soru üzerine, her şeyden önce gerek Hazine ve Maliye gerek Ticaret, hatta Tarım Bakanı'na bu yöndeki talimatları verdiğini söyledi. Kontrolleri sıklaştıracaklarını ve asla bunlara taviz vermeyeceklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Çünkü vatandaşımızı bu şekilde spekülatif hareketlerle ezmeye kimsenin hakkı yok. Bunun için de denetimler sık yapılacak ve denetimlerin sıklaştırılmasıyla birlikte de biz diyoruz ki, vicdan sahibi olan bütün bu marketler, süper marketler, zincir marketler hepsi de nasıl çıkarken hızla fiyatları çıkartıp etiketleri ona göre değiştirdiyseler, inerken de şimdi aynı hızla bu etiketleri indirmeleri lazım. Aksi takdirde atılması gereken adımlar, mevzuat, yasal neyse bu adımları atacağız. Çünkü burada garip gureba, fakir fukara bunlara ezilmeyecek. Buna da fırsat vermeyeceğiz. Şu anda başta Hazine ve Maliye, Ticaret bakanlıklarımız bu konuda adımlarını zaten atmış durumdalar. Eğer fiyat indirimleri hızla yapılmazsa gerek Hazine ve Maliye Bakanlığımız gerekse Ticaret Bakanlığımız ellerindeki tüm imkanlarla bunların üzerine gidecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Fiyat artışlarıyla insanımızın huzurunu kaçıranlara müsaade etmeyeceğiz. İnsanımızı nasıl yüksek faiz ve hormonlu kur artışından kurtardıysak fahiş fiyat artışları karşısında da yine yalnız bırakmayacağız."

"81 ilde denetimler sıkı bir şekilde gerçekleştiriliyor"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, serbest piyasayı bozucu, arz ve talep dengesiyle açıklanamayacak olan fiyat artışlarını devlet olarak yakından takip ettiklerini dile getirerek, bu noktada Ticaret Bakanlığının 81 ilde denetimlerini sıkı bir şekilde gerçekleştirdiğini anlattı. Tedarik zincirinin tüm halkasını incelediklerini bildiren Erdoğan, sebze meyve hallerinden marketlere kadar tüm bu döngüde incelemeler yaptıklarını, özellikle sebze meyve fiyatlarına yönelik 9 büyük şehirde, 10 toptancı halinde Ticaret Bakanlığınca denetimler gerçekleştirildiğini kaydetti. Erdoğan, benzer şekilde zincir marketlerde de denetimler yapıldığını belirterek, Rekabet Kurumunun bazı somut tespitler üzerine kestiği cezalar olduğunu, tüm bu denetimlerinin fahiş fiyat artışlarını tespit etmek ve gereken tedbirleri almak amacıyla gerçekleştirildiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz haksız fiyat artışlarına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz, fırsatçılara göz açtırmayacağız. Devlet olarak bu noktada kesin kararlıyız." dedi. Bu kapsamda Ticaret Bakanlığınca perakende satış noktaları başta olmak üzere tedarik zincirinin tüm aşamalarına yönelik bugüne kadar 100 bine yakın ürünün denetlendiğini açıklayan Erdoğan, bu denetim sonuçlarının da salgın döneminde teşkil edilen Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulunca incelendiğini kaydetti. Yapılan inceleme sonucunda fahiş fiyat uyguladığı ve stokçuluk yaptığı tespit edilen firmalara da mevzuatın öngördüğü en ağır idari para cezalarının verildiğini dile getiren Erdoğan, bu noktada kimsenin gözünün yaşına da bakamayacaklarını söyledi.

"Fahiş fiyat artışı yapmak açıkça fırsatçılık"

Erdoğan, denetimlerde, etikette usulsüzlük yapılarak tüketicilerin mağdur edildiğini de belirlediklerini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunlarla ilgili de gereken işlemleri yaptık. Buradan üretici, tedarikçi ve perakendecilerimize sesleniyorum: Fahiş fiyat ve stokçuluk gibi yollara lütfen tenezzül etmeyin. Bunların sonuçları ağır olacaktır. Keza özellikle döviz kurlarındaki düşüşleri fiyatlara yansıtmayanlara gereken yaptırımları uygulayacağımızın da bilinmesini istiyorum. Kur çıkarken fiyatları anında yükseltip kur inerken fiyatları düşürmeyenler ağır yaptırımlarla karşılaşacaklar. Stokçuluğa da kesinlikle müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Stokçuluk yapanlara yönelik cezaların artırılması konusunda çalışmalar şu anda Meclis'te tamamlanmak üzere. Bu düzenlemenin de geçmesiyle stokçuluğa da ağır cezalar vermek suretiyle bu alanda da tedbirlerimizi artırmış olacağız. Vatandaşlarımızı mağdur eden hiçbir faaliyete katiyen izin vermeyeceğiz." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kur ve küresel emtia fiyatlarındaki artış bahanesiyle fahiş fiyat artışı yapmanın açıkça fırsatçılık olduğunu vurgulayarak, hep birlikte bunun üzerine gideceklerini, vatandaşın "Devletim benim yanımda, devletim benim cebimde gözü olanlara fırsat vermiyor." diyeceğini kaydetti.

"Vatandaşlarımız için gereken her türlü tedbiri alıyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, otomobil piyasasındaki stokçuluk ve yerli otomobilin piyasaya çıkmasında bir sarkma olup olamayacağına ilişkin soru üzerine, otomobil pazarı konusundaki şikayetlerden de haberdar olduklarını söyledi. Ticaret Bakanlığının birçok ilde otomobil distribütörleri ve yetkili bayiler nezdinde başlayan denetimlerinin yoğun bir şekilde ve tüm yönleriyle devam ettiğini belirten Erdoğan, "Bunlara da gereken cezalar veriliyor. Geçtiğimiz günlerde Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu tarafından stokçuluk yaptığı değerlendirilen bir otomobil bayisine en üst sınırdan ceza verildi. Stokçuluğa verilecek cezaları artırmaya yönelik düzenleme de TBMM Genel Kurulu aşamasına geldi. Buradan da bunu zaten süratle geçirip adımımızı atacağız. Vatandaşlarımızı korumak için her türlü tedbiri alıyoruz, almaya da devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

"Ülkesinin hayrına düşman olanlar yine iş başında"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı odalar, Borsalar, derneklerin bildiri yayınladıkları hatırlatılarak, bildiriyi ve zamanlamasını nasıl bulduğu yönündeki soru üzerine, "Özellikle ülkesinin ve milletinin hayrına olan her şeye düşman olanlar yine iş başında, diyorum. Biz ekonomik bağımsızlık mücadelemizi bunlara rağmen sürdürüyoruz. Bu süreçte yerli ve milli kurumlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın ve halkımızın desteğiyle de harekete devam ediyoruz." diye konuştu. İstihdamı, yatırımları, özellikle ihracatı önceleyen politikalarla adım attıklarını ve sivil toplum kuruluşlarından da buna uygun aksiyona geçmelerini beklediklerini anlatan Erdoğan, şunları dile getirdi: "Burada bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum. Bahsettiğimiz sivil toplum kuruluşuyla bunlar haziranda görüşme yapmışlar. Hazirandan sonraki olay ise tam bu olayın patlak verdiği gün kalkıyor Bay Kemal bir mesaj atıyor ve bunu da tabii bu kurumun ikinci adamı ziyaretime geldiğinde söylediler. Dediler, 'Böyle böyle oldu. Bu konuda Bay Kemal bu mesajı atıyor.' Attıysa siz de bu işin bizim bilgimiz dışında olduğunu söylemeniz lazım. Söyleyin ki millet kimin kim olduğunu öğrenmiş olsun. Tabii bizim üzüntümüz başka. Bakıyorsunuz Türkiye'nin en önemli kuruluşu Odalar ve Borsalar Birliği kalkıyor, garip garip açıklama yapıyor. Bakıyorsunuz oraya bağlı, onun altındaki kuruluşlar buna benzer açıklamalar yapıyor. Bizim dayanışma halinde olmamızın gerektiği en hassas dönemde bu tür açıklamalar yapılırken kimse şunu diyemez. 'Aşağıdan baskılar geliyor da onun için ben bu açıklamayı yaptım.' diyemez. Eğer baskı diyorsanız, en büyük baskıyı gören her zaman kimdir? Hükümettir. Bu fotoğraflar günün fotoğrafları değil, geçmişin fotoğrafları sürekli gündemde tutuluyor. Velev ki günün fotoğrafı olsun ama gereğini yapmanız lazım, söylemeniz lazım. Böyle bir gün siyaset yapma günü değildir. Eğer burada parana değer biçiyorsan, gerçekten yerliysen, milliysen gereğini yapacaksın. Demek ki sen ne yerlisin ne millisin."

"Bu düzene savaş açtık"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye özgü yeni bir ekonomi modeli inşa ettiklerini, ülkenin ekonomik bağımsızlığı için çalıştıklarını belirterek, şunları söyledi: "Küresel ekonomik sömürü düzenin kalbinde ne var, faiz var. Faiz düzeni zulüm düzenidir. Faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar, biz de bu düzene savaş açtık. 19 yıldır bunlarla savaş halindeyim. Hiçbir zaman da bu can bu tende olduğu sürece faizcilere hiçbir zaman yürüyün diyemem, onların ne yanında ne arkasında yer alamam. Çünkü bizim inandığımız bu noktada değerler silsilesi içerisinde faizin yeri yok. Biz faizle ayağa kalkan değil, inşallah hep söylüyorum, faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bunun uygulamasını gördük. Nerede? Başbakanlığım döneminde faiz 4,7 ve 6'ya kadar düşmüştü. Enflasyon da 6,7'ye kadar inmişti. Yani doğru orantılı olarak o da iniyor, o da iniyor. Ne oldu? Gezi olayları patlak verdi. Gezi olayları patlak verdiği zaman bunun arkasında hangi emperyal güçler vardı? Malum o emperyal güçler, Türkiye'nin ayağa kalkmasını istemeyen emperyal güçlerdi. Bunun için de işte Gezi olayları patlak verdi. Bay Kemal yine oralarda dönüp dolaşıp duruyordu. Orada bir sıçrama oldu, maalesef faiz yükseldi, aynı şekilde enflasyon da yükseldi. Şimdi maalesef yalandan sürekli olarak nemalanan Bay Kemal çıktı, dedi ki 'Böyle böyle gelin sıfıra indirin faizi. Biz CHP Grubu olarak her türlü desteğe hazırız.' Şimdi geçenlerde bir açıklama yaptı 'Faizi yükseltin.' diyor. Bunlar hep takip ediyorsunuz. Dikkat edin bugün faiz artırın diyenlere, Gezi provokatörünü serbest bırakın diyenler, aynı mahfiller. Hiç değişen bir şey yok. Bunlar Sorosçu. Bunların bütün derdi, bu ülkeyi faizden para kazanmak suretiyle zengin olanlarla fakiri daha fakir yapanlar aynı safta. Biz buna fırsat inşallah vermeyeceğiz. Şu anda yine indiriyoruz. İnşallah Merkez Bankasının bu attığı adımlarla beraber çok kısa zamanda enflasyonun da nasıl aşağıya indiğini hep beraber izleyeceğiz, göreceğiz. Hiç bundan endişem yok. Çünkü bütün meselem faizden sömürü, bunun karşısında durmak. Çünkü sömürülen o benim fakir, garip gureba vatandaşım. Ona fırsat vermeyeceğiz." Merkez Bankasına ilişkin yorumların maksatlı, manipülatif olduğunun birkaç saat içinde ortaya çıktığını dile getiren Erdoğan, bu çerçevede söz konusu beyan ve iddiaların kanunlara aykırı olduğunu söyledi. Erdoğan, Merkez Bankasının itibarını kırabilecek asılsız haberlerin yayılamayacağını aktararak, "Piyasa bozucu eylemler ve piyasa dolandırıcılığı hiç mi hiç yapamazsınız. Finansal piyasalarda manipülasyon da suçtur. Yani hiç burada af yok. Elbette bunları yapanlar hakkında kanuni yollara başvurulacaktır. BDDK, şu anda bunlarla ilgili adımlarını atmıştır. O söylediğiniz Merkez Bankasında geçmişte başkanlık yapmış olan zat, o da şu anda bu suçu işlemiştir. Hele de MB'de başkanlık yapacaksın, kalkacaksın bu tür yol göstericiliğe soyunacaksın. Bunları da aynı şekilde hesaba çekecekler. Gayri millilik budur. Kamu görevinde bulunmuş biri, kamu aleyhinde açıklama yapamaz. Kamu ahlakı buna müsaade etmez. Demek ki burada bir sorun var. Bu sorunu ortadan yine hep beraber kaldıracağız. Onlar da bunun bedelini ödeyecekler. Şu anda milletvekilliği nedeniyle yırtar ama en azından tazminat noktasında bunun bedelini öder." diye konuştu.

"Fırsatçılara zemin hazırlamayacağız"

Proje bazlı kredi temin edip, krediyi farklı şeklide kullanan sözde iş adamlarının üzerine gitmenin görevleri olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: "Özellikle salgın döneminde olağanüstü şartlardan dolayı ilave kontrol olmaksızın işletmelerimize birçok destek paketi ile finansmana erişim imkanı sağladık. Hatta bu amaçla kefalet kullandırımı için SGK ve vergi borcu olmama şartını da bu dönemde geçici olarak iptal ettik. Ancak hazine destekli kredi garanti sistemi kapsamında açıkladığımız destek paketlerinde kullandırılan kredinin nakit olarak tahsis edilen kısmının faaliyet alanı dışında kıymetli maden ve döviz alımında kullanılmayacağına ilişkin kural da koyduk. Bu kurala uyulmadığının ve kefaletin verilme amacı dışında kullanıldığının tespit edilmesi halinde işletmenin henüz kullanmadığı kredi kısmını iptal ediyoruz. Sistem kapsamındaki destek paketlerinden artık faydalanmasına da izin vermiyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de küresel ekonomik yavaşlamanın, salgının olumsuz etkilerini gidermek üzere çeşitli teşvik ve tedbirleri de uygulamaya aldık. Bu süreçte üretim ve istihdamın devam etmesi için hem bireylerin hem de şirketlerin krediye ulaşım imkanlarını kolaylaştırdık. Ancak bu desteklerden yararlanan bazılarının elde ettikleri fonlarla kısa vadeli spekülatif kar amaçlı faaliyetlerde bulunduklarını, bazılarının da farklı harcamalarda kullandıklarını biliyoruz. Bu noktada kredilerin yeni programları destekleyici mahiyette verilmesini sağlayamaya yönelik adımlar da atılıyor. Ayrıca amacı dışında kullanılan kredilere ilişkin ilgili kurumlarımız gerekli denetimleri yapıyor. Bunda da kararlı bir şekilde yolumuza devam edeceğiz. Bunlar da bir anlamda fırsatçılıktır. Bu fırsatçılara da zemin hazırlamayacağız."